iyi ki doğduk

Wednesday, March 08, 2006

PARDON Ben geçebiyir miyim?



Çok meşgülüm de, biliyorum siz mutfağı toplayacaksınız yemek sonrası orada trafik var ama, benim de 3ncü çekmecedeki el havlularını acil salona taşımam gerekiyor. biraz ortalık dağılsın vs diye. pıtı pıtı aralardan geçip, tek tek havluları içeri taşırken, her sefer de şu pek hoşunuza giden cümlemi de söyleyeyim de mest olun bakalım... Pardon ben bi geçebiyir miyim.... (o kadar da kibar bir ses tonu ile söylüyor ki...)
Kapı çalıyor.... Anne-Baba olabilir mi acaba...?
Babacım, bunu takabilir misin?

Nunu öğretmiş böyle kibar cümle kurmayı. Ama o da öyle güzel öğrenmiş ki... Maşallah, nazar değmesin inşallah...

Mutfak penceresinin önünde buzdolabının oralarda birşeyler yapmaktadır. derken pencereden yağmuru farkeder... herhangi bir komuta ihtiyacı olmadan içinden bir şarkı söylemek gelir belli ki... aynen şöyle...

Yağmur yağıyooo, seller akıyooo, arap kızı camdan bakıyoooo...
(pardon kaç kelime oldu, daha 20-21 aylıkız da. 2 yaş bile değil...)

Fındık fıstık ooOOOoo, yorgan yastık OOoooOOooo....sensin fıstık oooooo
(avrupa yakasından)

Hacı dedesi baby tv yi kapatıp başka bir kanala geçer.... koşarak yanına gelir. lütfen baby tv yi açar mısın...
akşam biz gelince dedemiz, gelin size bu kız ne dedi onu anlatayım der,Ece babayin kucağında dinlemeye başlarlar... hacı dedenin aklında yanlış kalmıştır cümle, "başka bir kanala geçmiştim, ece geldi lütfen bunu kapatır mısın baby tv yi dedi" demesine kalmadı, cingöz ece hemen dedesini düzeltti. "lütfen baby tv yi açar mısın..."

Ey çocuk, ALLAH sana sağlıklı uzun, aklından zekandan birşey kaybetmeden, parlak bir ömür versin... Bu zeka sana ve ailemize hep böyle mutluluk ve sevinç getirsin... Senin tarafından ezilmeyecek, psikolojik bunalıma girmeyecek bir seviyede kardeşine de versin, AMİN....

Thursday, March 02, 2006



Telefon görüşmeleri


Ece şekeri ilk zamanlar telefona kaba ve güçlü bir ses tonu ile bağırmaktan başka birşey yapmazdı... Annneeeee....

Sonra sadece dinlemeye başladı. Hiç cevap vermeksizin.

Bir süre de dinlemeden direkt yanındaki uzattı telefonu. Umurunda olmadı, ya da belki kontrol edemediği bir şey diye sevmedi.

Bir süredir de dinliyor, şunu söyle kızım diyince söylüyor ama öyle kibarki telefonda, karşı taraf sesini zor duyuyor. Bıdır bıdır söyleyiveriyor.

Nihayet bugün ilk kez, monologdan dialoga geçtik... Bilmiyorum sadece 1 günlük veya 1 seferlik miydi ama pek hoşuma gitti.
- anneeee (artık kibar kibar konuşuyoruz)
- Canımmmm
- Tubaaaa
- Eceee, nasılsın annecim
- iyiyim
- patatesli omletini yemedin mi annecim, hadi ye biraz.
- baba ?
- baba burda değil ececim, baba nereye gitmiş?
- bira almaya gitti.
hih hah hooooo.... (başka yorum yapamayacağım, ama çok komik ve güzel bir cevap doğrusu)
- işe gitti annecim baba, müdürünün verdiği işleri yapıcak para kazanıcak, akşama gelicek....
derken telefon bırakılarak koşarak mami koltuğuna oturur ve bıraktığı telefona uzaktan sevinç sesleri duyulur...
- heeey Altın....
saat 12.00 ve Altın Kızlar dizisi başlamış da onun müziğine koşuyor. kendi seyrettiğinden değil, teyzesi seviyor ve seyrediyor diye onun adına sevinme ve müziğini artık tanıma coşkusu olsa gerek....