iyi ki doğduk

Tuesday, February 14, 2006

banyo günü yap baba, bu günü banyo günü yap....

yer : Meren'imizin ailesinin salonu, sehpaya konulan güzel yiyeceklerin etrafındaki koltuklarda biz, yere bir minder koyuyor, diz çöküyor, "çok acıktım, çookkkk" diyor. minicik bir lokmaya hızla saldırıyor ve kalkıyor. yani cümlenin yerini ve hakkını veriyor. biliyor mesajını alıyoruz. yiyeceğinden değil.

susadım, kay, du... biberonla isteniyor, o biberon bir süre sonra ağıza alınıp tükürülen, üst, baş, yazı tahtasının arkasındaki boşluklar ıslatılan bir malzeme oluyor. bunun yeri olmadığı, salonda yapılacak bir oyun olmadığı, üstünü ıslattığı için hasta olacağı söylenip elinden alınmaya çalışıldığında, "banyo günü yap baba, bugün banyo günü" diye ağlamaya başlanıyor.

teyze evi süpürmeye başlar, ece peşinden koştururarak itiraz eder..."diyze tapat bunu, hatice dapar, tapat hatice dapar..." malum hatice eve temizliğe gelen hanım

anne kaan nedeniyle çiğ köfteye acayip aşermiştir. alınıp birkaç tanesi mikrodalgada pişirilmek suretiyle bu durum giderilir. aslında balık yenen bu yemek esnasında, acılı ve çiğ olduğundan eceye köfte yemesi teklifinde bulunulmaz. oysa ki herkes keyifle saldırmaktadır aytekin ustanın çiğ köftelerine. eee biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar hesabı, mama sandalyesindeki ufalıktan bir ses yükselir. "et yiycem eeetttt, dötfe istiyom, et istiyoommm...."

yine günlerden başka bir gün anne bu kez et böreğine aşerir. herkes bir heves yer, içi yanar, çay yapılır üstüne sindirime katkısı bulunur ve pek yakışır diye... o sırada ece uyumaktadır. uyanınca o da et böreklerini bir güzel götürür. ama kimsenin aklına gelmez ufaklığın da canının çay isteyeceği. bir-iki saat sonra ece ortada çay filan yokken, konusu da yokken, "kay istiyom kayy" diye yüzünü de numaradan buruşturarak gayet net isteğini dile getirir. baba mutfakta kendine bira almaktadır. git hadi baban versin diye anne koca göbeğini kaldırmadan ufaklığı mutfağa yönlendirir. ece şekeri, bilge ece insan ufaklığı mutfağa koşar, babasından çay ister. ve babasının uzattığı biberonla yetinmez, oralarda duran diğer biberonu da göstererek, "öbür doldur baba, hepsini içicem, iki nane içicem" iki tane biberonla içeriye gelinir. içi yanmış evladımın, kah bir biri bir biri, kah iki biberonu bir anda ağzına sokarak çaylar içilir.

Sevgili Meren'imizin annesinde buzdolabının üstünde minik süpürge üstüne boncukla işlenmiş ahududu ve böğürtlenden buzdolabı magneti pek hoşuna gider kızımızın. annesi ile isimleri öğrenilir, yeniyormuş gibi oyun oynanır, şaka maması diye boncuklar yenemez özünde, oradan ayrılınır. ertesi günü markette kasalara yakın çeşitli şekerlemelerin yanında iken, topic ahududu-böğürtlen görünümlü jelibonlar dikkatini çeker... hemen yeni öğrenilen bu kelime ve dünkü yenilemiyor olmanın verdiği istekle mızırdanmaya başlar..."ahududu istiyom ahududu...." bir şekerleme bir çocuğu bu kadar mutlu eder. onu böğürtlen görünümlülerdense ahududuları alırken ve yerken görmelisiniz. o günden beri ara sıra aklına geliyor, ki bu dün gece 11.00 gibi idi misal, ahududu istiyom diye sayıklanarak dolaşılıyor. o kadar ki, bugün batih iki paket birden almış, bir saattir birbirlerine yedirip çok eğleniyorlarmış.

teyzenin yanına koşarak gelir içeriden.... "batih abiii gitar çaliyooo."

kasetler önce bir güzel yerlere atılır, sonra ağızdan şu cümle çıkar... "alma kaan bunlar babayin" ne güzel toplamaya da gerek kalmadı böylece... dağıtırken kimindi ise :)

teyze ayakta sallamaktadır. bazan ve hatta sıklıkla müzik setinden cdlerini dinlemek yerine salonda vs. sesli kendimiz söyleyerek uyutmayı tercih etmekteyiz. öyle okuduk. daha iyiymiş de. ece uyumanın son anına kadar kraliçe misali, durumun hakimi şeklinde emirler ve istekler içindedir. teyze sesiyle söylerken bile, değiştirilmesini istediği şarkıyı ve sıradaki ninniyi belirler... "bunu dapat teyze, vakvak döyle, beyaz ördek aç"

Vakti olan herkesi şehrimize, evimize bekliyoruz. ses tonu, vurguları, ve mimikleri ile ECE GÖRÜLMEYE DEĞER.....

Sevgilerimizle.

3 Comments:

  • At 2:26 PM, Anonymous Anonymous said…

    Ece şekeri anlatılamaz ,ancak yaşanır..şöyle ki;bunu alma Kaan, bunlar babayin derken kelimedeki "U" harflerinin o güzel dudaklardan dökülüşü,ne "U" , ne de "Ü" ye benzemeyen hariika bir yınsı var..duyulmaya seyredilmeye değer..Ona ninni söylerken şarkıyı değiştirme sözcükler "bunu dapat diiyze, havhav sööye" dediği an kopuyorum, kahkahalarımı zor tutup diğer istediği parçaya geçiyorum..O inanılmaz bir küçük hanım...Hani kuzguna yavrusu şahin misalidir, ama gerçekten ece bambaşka bir bebek, sokakta hiç tanımadığımız insanlar bile ondaki seytan tüyünü arkasından ,abartmıyorum, gerçekten arkasından farkedip yüzünü görmek istiyorlar..gerçekten çok ilginç..Bu güzel cimcime kız ile başetmek hayli zor, ama bir o kadar da keyifli..Hafta sonları Arkadaşım vesileye gidiyorum yatılı, inanın gittikten 2 saat sonra özlediğimi hissediyorum..olmaz böyle bişey yaa...Ece bana erken torun sevgisini tatdırdı..seni seviyorum ECEMMM....

     
  • At 7:24 AM, Anonymous Anonymous said…

    "OHHH BEE"
    Çilek odasında yatağında özgürce kudururken söylediği söz..Ohh bee..

     
  • At 4:21 AM, Blogger M2H2 said…

    Yirin onu ben yirin..Göremiyoz ama ya. Böyle bi ben bi feriş doğurursak göremiycez daha çocuklarımızı uzun süre:)

     

Post a Comment

<< Home